20 Aralık 2011 Salı

"Ey hafıza, velût memenden beni emzir,"


"Söyliyecek şimdi zaferlerini şiir."

Ahmet Muhip Dıranas

[Orhan Burian'ın "Kurtuluştan Sonrakiler"adlı Şiir Antolojisi(YKY,2003)'nden, Ahmet Muhip Dıranas ile ilgili bölümdeki "Selâm" adlı şiirden...]

"Bütün Saadetler Mümkündür"


"Ölüler, hepimiz için yalvarın Allah'a!"

Ziya Osman Saba


[Orhan Burian'ın "Kurtuluştan Sonrakiler"adlı Şiir Antolojisi(YKY,2003)'nden, Ziya Osman Saba ile ilgili bölümdeki "Bütün Saadetler Mümkündür" adlı şiirden...]

10 Aralık 2011 Cumartesi

"Bir kuytu manastırda duâlar gibi gamlı"


"Duydumsa da zevk almadım İslav kederinden."

Yahya Kemal Beyatlı
(Kar Mûsıkîleri'den...)

24 Kasım 2011 Perşembe

"Her şey uzun ve ince bir boyundan ibarettir."

"Ya bu başını alıp gidiş boynundaki
Modigliani oğlu modigliani"
Cemal Süreya
 
Notlar:
-Başlıktaki söz Amedeo Modigliani'ye aittir.
-Dizeler şairin "Aslan Heykelleri şiirinden alınmıştır.
-Resim; Amedeo Modigliani, Lunia Czechowska, 1919

23 Kasım 2011 Çarşamba

"Boynun diyorum..."


"... boynunu benim kadar kimse
 değerlendiremez"

Cemal Süreya
(Üvercinka'dan)
 

Resim: Amedeo Modigliani, Woman in a Red Necklace,1918

19 Kasım 2011 Cumartesi

Kemik

Rilke, Hôtel Biron, Paris

KEMİK

Ve siner tavanlara bir iç yağı kokusu
Sessizce söndürülen mumlardan
Ve insanlar gömerler sağa sola bakınıp
Çok acele bir şeyi görmeden kimsecikler
Ve sonra koşarlar upuzun bulvarlardan
 
Ve eksilir bir koyun geceye davarlardan
Ve insanlar geçerler sağa sola bakınıp
Çok acele bir şeyi ölmeden bir kez daha
Sonra yalnızlıklarda otururlar yalarlar
Çok eski bir kemiği çıkarıp duvarlardan

Behçet Necatigil

Sevi


"Orman sen elimi tutunca başlardı"

Melih Cevdet Anday

Notlar:

-Şairin "Troya Önünde Atlar" adlı şiirnin "VI. Sevi" bölümünün giriş dizesidir.
-Resim:Van Gogh, Two figures in the forest, 1889

31 Ekim 2011 Pazartesi

"Bu ne aşkı böyle güz güz huyum kurusun"


"Eli az oynasa yazlar dönüyor sanki"

Metin Eloğlu

(İki mısra da "Çaylak" şiirinden,"Türkiye'nin Adresi" )

Resim: Pablo Picasso, L'Absinthe, 1901

Çoban

Çoban

Önüm sarp, bir ağaç güdüyorum dalsız budaksız
El- etek çeken kumruların yerini çaylaklar alıyor şıp diye
Kuşağıma sokulu salt geçmişi törpüleyen bir eğe
Ve ensekökümde bin bir sinek kılsız kanatsız

Döngeri edip denizi eşiklediğimde –hani şu çirkin huyum-
Yaşamdan silkinmenin sorumsuz içeriği
Ah mı ah, yüreğimi sızlatan o çamsakızları, caneriği
Ve işin tuhafı hâlâ seni seviyorum

Metin Eloğlu
(Şiirce/Dizin,1971)

26 Eylül 2011 Pazartesi

"Bir gün Eleni'nin elleri geliyor"

"O gün bütün şiirleri yakmalı yeniden yazmalı diyorum"
İlhan Berk
Notlar:
-İki dize de şairin "Galile Denizi" kitabındaki "Saint-Antoinein Güvercinleri /I.Eleni'nin Elleri" şiirinden mısralardır.
-Resim: Picasso, Lady with a Fan, 1905

25 Eylül 2011 Pazar

"Her bir gözün melâlini bir yerde toplamış"


"Bu haşr-ı giryede koştur peyinde hulyâmı"

Ahmet Haşim

(Serlevha Ahmet Haşim'in Şi'r-i Kamer'deki "Zühre'ye" şiirinden, alttaki dize ise Göl Sâ'atleri'nde yer alan "Rûzgâr" şiirinden alınmıştır.)

Resim: Pablo Picasso, Nusch Éluard,1938.

21 Eylül 2011 Çarşamba

"Bilirsin ben hoyrat severim."

"sen bir atmacanın en uzun çığlığısın her türlü gökte"*
Turgut Uyar

Notlar:
-Başlık Şairin Türkiyem'de yayımlanan fakat daha sonra Büyük Saat'e almadığı "İthaf I" adlı şiirinden bir mısradır.
- * Turgut Uyar'ın Divan'ındaki "tomris uyar için bir şiir kurma çalışması" adlı şiirinden bir dizedir.
-Gösteri Dergisi’nin Nisan 1981′de yayımlanan 5. sayısında Turgut Uyar ile Tomris Uyar’ın gerçekleştirdiği söyleşiye http://zaferyal.kuzeyyildizi.com/uyarlarsoylesi.jpg adresinden ulaşabiliirsiniz.

16 Eylül 2011 Cuma

"Kocaman bir anaforun üstünde"

"Acı çeken bir gemi gibi bütün tutkular,"

Charles Baudelaire

("Müzik" adlı şiirinden, Kötülük Çiçekleri, Çeviri: Erdoğan Alkan, Varlık Yayınları)

Huy






"Yine alışır mıyım acaba
Şiire tütüne ve insana"

Metin Eloğlu
 (Huy'dan)



"Eve Dön! Şarkıya Dön! Kalbine Dön!"

"Herkesin bahanesi var, senin yok
günahlı bir gölgenin serinliğinde
biraz bekleyebilirsin, daha sonra
burada kalamazsın, başa dönemezsin
ama dön
Eve dön! Şarkıya dön! Kalbine dön!
Şarkıya dön! Kalbine dön! Eve dön!
Kalbine dön! Eve dön! Şarkıya dön!"

İsmet Özel

(Of Not Being A Jew'den...)
.

13 Haziran 2011 Pazartesi

Somut Şiir


“…şiir tepeden tırnağa bir soyutlama işlemidir; çünkü soyutlama, bir tümevarım, en azından bir genelleme, bir durumun, bir olayın, bir geleneğin en belirgin özelliğini, o ülke insanının anlıyabileceği bir kesinlikle belirleme demektir. Tek tek her insanda varolanı, en beşeri yanıyla ortaklaşa kılmaktır. Zekânın, usun en yetkin çalışmasıdır soyutlama. “Gerçekçilikle” soyutlamayı ayrı tutmak bu yüzden yanlıştır. Çünkü, herhangi bir durum, soyutlama yoluyla (belki de sadece o yolla) gerçeklik kazanabilir. Böylece bazılarının anladığı “somutluk”a ulaşmış olur. Somutlama işlemi, ancak, soyut bir takım kavramları açıklamak, örneklendirmek amacıyla başvurulan ilkel bir yöntemdir. Soyutlamayı kıvıramayan, varlığı gerçekliğinden sıyırır, bu kere soyut’un Türkçedeki başka bir anlamıyla “mücerret”, Latin alfabesiyle abes de havada kalır. Daha iyi anlaşılmak için, bütün bu terimlere bir ortaklaşalık vermek gerekiyor.”

Turgut Uyar

(“Korkulu Ustalık” kitabından, sayfa 497, Yapı Kredi, 2009/ Güney Dergisi’nde, Sayı 26, Kasım 1969’da yayınlanmış “Turgut Uyar İle…” başlıklı söyleşiden… )


24 Nisan 2011 Pazar

Kurtlu

Niye böyle niveala’lar sürünüp peronlarda geceleniyorsun
Rugan kediler yedi çoktan Van Gogh’un güneşlerini
İşportacı bir horoz ötüyor körler rampasında
Aynalarım taraklarım kara güneş gözlüklerim

Bu tiren bir firavun düşünden çıkıp gelmiş
Rimbaud olsa bir al tavşan çizerdi papirüslere
Bu çıplaklar kurumunda bir mantolu maymun
Yumuşak bir geyle söküyor akıl dişlerini

Günlerdir raylarda bir topal koşma
Budha’ymış bir ak çiçeğe tosladık zaar
Filler gibi kaşınıyor alçıdaki bacağım
Ondan böyle bu düdükler böyle kurtlu bu bahar

Can Yücel

( Yeditepe, 15 Nisan 1958)


Resim: Vincent Van Gogh

7 Şubat 2011 Pazartesi

Dağlarca Yazdı Ama...

Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın ölümünden sonra, edebiyat dostları olan dostlarım arasında küçük ölçekte bir soruşturma yaptım: Bir tek sorudan ibaretti bu soruşturmam: 'Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın şiir kitaplarından en beğendiğiniz hangisidir?'

Buna belki de inanmayacaksınız, ama soruşturmama verilen cevapların tamamı, en beğendikleri kitap olarak 'Çocuk ve Allah'ın adını vermişlerdi; sayısı belki de yüz'ü aşan şiir kitaplarının, 'Çocuk ve Allah' dışında hiçbiri, bu soruşturma cevapları arasında yoktu!

Dağlarca'yı sadece Türk edebiyatında değil, Dünya edebiyatında da, tekil kılan onun şiirinin niteliği kadar, niceliğidir de elbette. Asla küçümsemek için söylemiyorum: Bu kadar çok şiir kitabı yayınlayan başka bir şair olmadığına göre, Dağlarca'nın Guinness Rekorlar Kitabı'nda yer alması gerekir.

Ortada tuhaf bir paradoks var: Dağlarca, yüz'e yakın (belki de yüz'ü aşkın!) şiir kitabı yayımlamış olmasına rağmen, sadece (evet, sadece!) bir tek şiir kitabıyla, 'Çocuk ve Allah'la öne çıkıyor, o kitapla hatırlanıyor! 'Çocuk ve Allah', bu anlamda bir 'kült-kitap';- başka bir deyişle, 'Dağlarca kültü'nün kitabı...

'Çocuk ve Allah', benim için de Dağlarca şiirinin başyapıtıdır. Dağlarca, 1940 yılında yayımladığı bu ikinci kitabıyla, şiir alanındaki büyük ve olağanüstü yeteneğinin tamamını (evet, tamamını!) ortaya koymuştur. Daha sonra yazdıkları, 'Çocuk ve Allah'ın açık ya da örtük, bir devamından ibarettir. Dostoyevsky'nin Gogol'un 'Palto' hikâyesine ilişkin sözünü, Dağlarca şiirine uyarlayarak söylersem, "Dağlarca'nın bütün şiiri, 'Çocuk ve Allah'ın cebinden çıkmıştır" ve 'onun 'kült-kitap' olmasının nedeni, bana göre elbet, işte tastamam budur!

Dağlarca, şiirini hiç değiştirmedi. Destanlar, metafizik şiirler, devrimci şiirler ve akla gelebilecek her konuda yazdığı şiirler, konu olarak farklılıklar gösterse bile, derin yapı'da ya da Biçim'de herhangi bir değişiklik göstermezler. Dağlarca, sürekli olarak, 1940 yılından başlayarak edindiği o büyük biçimsel ustalığı kullanmış, şiirini hiç değiştirmemiştir. Öte yandan, mesela, bir Behçet Necatigil'i, bir Oktay Rifat'ı düşünelim. Ne Necatigil'in ne de Oktay Rifat'ın, üzerinde herkesin birleşeceği 'kült kitap'ları yoktur. Necatigil ve Oktay Rifat için birer küçük soruşturma yapılsa, eminim, bir tek kitap üzerinde birleşilemediği açık ve seçik bir biçimde görülecektir.

Burada bir kriterden söz ediyorum: Bir şairin çok sayıda şiir kitabı yazmışken, bunlardan sadece biri üzerinde bir konsensüs, bir uzlaşım sözkonusu olabiliyorsa, bu, o şairin şiirini hiç değiştirmediğini gösterir. Necatigil ya da Oktay Rifat'ın şiir kitapları üzerinde böylesi bir uzlaşımın olmaması, onların şiirlerini Biçim olarak sürekli değiştiren şairler olmalarındandır.

Bir başka mesele de, 'çok yazar' olmanın, 'çok satar' olmakla, derin yapı'da aynı şeyi gösteriyor olup olmadığıdır. Kapitalizmin mantığı, 'değişimdeğeri' (exchange value) üzerine inşa edilmiştir;-tıpkı prekapitalist üretim tarzlarının mantığının 'kullanım-değeri' ('use value') üzerine inşa edilmiş olması gibi! Dolayısıyla 'değişim değeri', niceliklerin, 'kullanım değeri' de niteliklerin başat olması anlamına gelir: 'çok yazar' olmakla 'çok satar' olmak, niceliğin başat olduğu bir Dünya'nın içinden yazmak demek değil midir? Belki de Dağlarca bütün niteliklerini 'Çocuk ve Allah'ta tükettiğinin bilinçdışı bir dışavurumu olarak, çözümü, şiir kitaplarının sayısını çoğaltıp niceliği öne çıkarmakta bulmuş olamaz mı?

Düşünmeye değer...

Hilmi YAVUZ
(26 Kasım 2008, Çarşamba günü Zaman'da yayımlanan "Fazıl Hüsnü Dağlarca'da 'Nitelik' ve 'Nicelik' Üzerine Aykırı Notlar" başlıklı yazısı)

"Bir Şiirin Bakır Çağı"


"Bay Horozcu (Oktay Rifat), mahalleye yeni gelen kiracıların çocukları gibi süregelmekte olan oyunun başından başlamak istiyor, üstelik bu oyunun kurallarını bilmeden, salt öykünerek, dün dediğinin tam aksini söyleyerek, acemiye yapıyor bunu. Mahallenin asıl elebaşlarıyla bir anlaşmazlık çıkacağı doğaldı. En iyi, annesi (Hüsam) onu sokağa bırakmamalıydı, diyorum. Perçemli Sokak, bayramlarda çocukların salt patlatmak için ağlaya, tepine annelerine satın aldırdıkları düdüklü balonlara benziyor, o kadar ."

Ece Ayhan
(Bir Şiirin Bakır Çağı'ndan...)

Not: Bu alıntı Perçemli Sokak'a özel bir eleştiri getirmek için değil tenkitteki anlatım gücüne hayranlıktan paylaşılmıştır.

20 Ocak 2011 Perşembe

"kimileyin seviyorum"


"( sevmek kuşların bir an boş bıraktıkları ağaçtır) "

Melih Cevdet Anday

(Sokağa Çıkıyorum'dan)

Resim: Rafal Olbinski

"O mundar, o yedi canlı, topuz gibi çocukları ayaktakımının,"

      
 " düşün, bu piçlere kalacak yarın dünya! "  

Ezra POUND

(Bahçe'den)

Çeviri: Can YÜCEL

"yalnızlıktır denizin tek yasası"




"bir tekne her zaman düşüncelidir"

          Melih Cevdet Anday

       
          (Teknenin Ölümü'nden)