30 Ekim 2009 Cuma

OĞUZ ATAY



"Önceleri, acemiyken
bu vaşak yokken daha yanıbaşımda
okul müdürü
veresiye satan bakkal
kapıcı ve akrabaları
dört ayrı ölümle ölmeyi öğren
demişlerdi bana
dört bucakmış
anlattıklarına bakılırsa dünya
omzun güneş kokuyor demişti
kısa eteklikli kız
o da omzuma bir şey konduracak mutlaka.
.
İşte o zaman bildimdi
anladımdı o sıra
ne bir atlas kalır bende, ne ibrişim
bu çuha, bu sicim elden çıkarsa
acemiydim gitmem dedim sizin provalarınıza
bön ve berbat buluyorum yaldızlı yaz gecelerinizi
berbattır balkonda o güneşli sabahlar
biraz açılmak için açıldığınız kırların
aniden karşılaştığınız ırmakların
ürpertesi ahmakça
böndür beni belimden bölmeye kalkan enlem
benden iki bakışık parça
çıkarmaya çalışan boylam da berbat"
.
İsmet Özel
(Of Being A jew'den)
.

29 Ekim 2009 Perşembe


"Cumhuriyetin ilk günleri gibiydi yüzün"
.
İlhan Berk
.
Çizgi: Dağıstan Çetinkaya (?)
.

28 Ekim 2009 Çarşamba


"Elmayı heyet karşısında
Isırmadıysan sana şair demezler"
.
İsmet Özel
..
Resim: Rene Magritte
.

23 Ekim 2009 Cuma

TOPLANDILAR

"artık şaşıyorum gözyaşına
mutsuzluğun harcını pekiştiren
çaresizliğin gözyaşına
binlerce beygir bir ovayı arşınlarken
yepyeni dişleriyle binlerce tay
ve sonsuz giyimiyle büyük hayat
kuşanırken en mavisini
güvercin toplayarak geldim öteden beriden
ona şaşıyorum
ki hepsi hiç değilse bir kere nisan görmüşler"
( Şaşıyorum Gözyaşına'dan)
.
.
"artık hiç bir zaman iyi bir yağmur yağmayacak
çok iyi biliyorum
çok iyi biliyorum
atların toynakları iyi kesilmeyecek
nalları acıtacak yumuşak mayalarını
evli kadınlar daha çok hüzünlenecek sinemalarda
çok iyi biliyorum"
( Pazarlıksız'dan)

20 Ekim 2009 Salı

Franz KAFKA


" Sonra öldün, sonra ıslıkladılar seni
gösterişsiz tabutunu yuhaladılar
lahana yaprakları attı sana
sonradan görme tombul ortayaşlılar
semiz, genç burjuvalar seni
tepeden tırnağa fermuarladı,
akşam gezmesine çıkan emekliler bile
duygusuzca silkelediler üzerlerinden
senin gözyaşlarını.


Bir soğuk uzay
parıltısıyla anılıyorsun artık
kuru bir bilgisayar tıkırtısıyla
açıyorlar taç yapraklarını ancak
bir alkol koması sırasında
senin yorgunluklarını
hastanelere makbuz yaptılar
çekingen duruşunu intihara karşı
kullanıyorlar koğuşlarda
çünkü çoktan ölüm götürdü seni
ölüm ölüm
gündelik sözlerimiz arasında
geçecek kadar kaba."


İSMET ÖZEL
(Üç Frenk Havası'ndan)
.

11 Ekim 2009 Pazar

NİLGÜN MARMARA ( 1958 - 13 EKİM 1987)

"sen ve yağmur.
başa dönemezsiniz.
öyle bir yol yürüdünüz ki ancak
dönüş yolunu yok ederek gelebilirdiniz
inişiniz bir iniş olurdu başa dönmemecesine.
yağmur yalnız yağarken yağmurdur
sen yalnız senken sensin
burada kalamazsın ve başa dönemezsin
gitmek zorundasın
kovalanan bir yahudi gibi
ama yahudiler gibi kendinle kalamıyorsun
her şey çok yetersiz senin için
her şey sana çok fazla
ayıklarsan ayık durabiliyorsun
aranı açıyorsun kendinle
eşyayı araladıkça
uyanmanın bedeli serapları fedadır
uykuyu tadayım dersen
kâbusa dalmak pahasına.
(...)
ne yıkılmış bir tapınağın suskunluğu
durdurabiliyor seni
ne gürültülü bir havra.
yükün ağır.
he's so heavy
just because he's your brother.
kardeşlerin pogrom sana.
dostlarının eşiğine varınca başlıyor
senin diasporan.
herkesin bahanesi var, senin yok
günahlı bir gölgenin serinliğinde
biraz bekleyebilirsin, daha sonra
burada kalamazsın, başa dönemezsin
ama dön
eve dön! şarkıya dön! kalbine dön!
şarkıya dön! kalbine dön! eve dön!
kalbine dön! eve dön! şarkıya dön"
.
İsmet ÖZEL
(Of Not Being A Jew'den)
.
.

10 Ekim 2009 Cumartesi

"KÖTÜLÜKTÜR ŞİİR ÇÜNKÜ"


Şiirin algıyla olan hesaplama katsayıları, “bugün”le yetinemeyecek kadar büyüktür; şair “bugün” ise, şiir “dün” ile “yarın” arasındaki bu etten köprüyü avcunun içinde tutan bir saldırı biçimidir. Beddua etmeyen, kehanette bulunmayan, umut aşılama lüksünü değerlendirmeyen, anlamı patolojik, hatta onkolojik boyutlara çekemeyen şair acı çeker; bu acı, etik veya estetik bir tatminsizlikten, sıkıntıdan değil, tam tersine şairin cehaletinden doğacaktır. Şair de şiiriyle birlikte level atlama mecburiyetini hissetmeli; zaferin, doyumun, paylaşımın ve mücadelenin büyük dolaşımı bu sihirli tavırda gizli; küçük dolaşım içinse, yani şairin kanının temizlenebilmesi de sokaktan, hayattan kopmamakla mümkün. “Bugün” olgusu burada yerini buluyor.

(...)

Çoğu şairi ve çoğu şiiri sevmediğim gerçek; beni zıplatmayan, benim canımı acıtmayan, beni heyecanlandırmayan, beni yazmaya doğru heveslendirmeyen insanı ya da şiiri neden seveyim ki?! Burada, bir edebiyatçı kimliğiyle değil, bir okur kimliğiyle cevaplıyorum bu soruyu. Karşılıksız iyilik diye bir kavram var; karşılıksız kötülük de karşıt çıkar beklenmeden yapılmalı; diyalektik bunu tezlemek zorunda. Belli bir nedene bağlı olmayan kötülüktür şiir çünkü; şairini de bekletmeden bu kötülüğe zaafı olan bir nesneye dönüştürür. Ok yaydan çıktı meselesi. Yay’la güdümlü yaşamak yerine, ok olup gitmek; bir duruma, bir duruşa hedeflenmek ve asıl önemlisi sunulanın, piyasası oluşmuş olanın dışına taşarak kendi gücünü, enerjini, sinerjiye gerek duymadan, ama sinerji mentalitesini özleye özleye sınamak.
.
küçük İSKENDER
.
Bir söyleşi (İmlasız, Sayı 3, Eylül-Ekim 2003 /Söyleşen: Özcan Erdoğan)'den alınmıştır.
.

4 Ekim 2009 Pazar

Atları Seven Bir Çocuk'tan



"oysa çocuklar daha lirique'dir Shakespeare'den"
.
Turgut Uyar
.
Resim: Pablo Picasso 1951 - Claude Writing