30 Ağustos 2009 Pazar

GELENEKÇİLİK ve İLERİCİLİK


GELENEKÇİLİK ve İLERİCİLİK
İsmet Özel

Gelenekçilik ve ilericilik: Aynı eğilimin iki yüzü bunlar. Bakmayın gelenekçilerin ve ilericilerin birbirleriyle didiştiklerine, dövüşlerini bile aynı şeyi savunarak yaparlar. Bir kısmı, geçmişten getirilen değer ve kurumların gerekliliği üzerinde ısrar ederken, karşı taraf gelecekte elde edilecek kurum ve değerlerin övgüsünü yapıyor. Doğrusu, her biri kendi savunduğu yanı ayakta tutabilmek için karşı çıktığı cephe­nin görüşlerine muhtaç. Geleceğe doğru bir zincirin devam ettirilmesi için geçmişten uzatılan halkaların sağlam tutulması gerek, geçmişin halkalarının sağ ve esen tutulması da zincire yeni halkaların eklen­mesini kaçınılmaz kılar. Bu iki taraftan biri için çarpışan öteki tarafa mühimmat sağlamak zorundadır. Gelenekçiler de, ilericiler de kendi savaşlarını yürütebilmek için zihin kalıplarına, metafizik temellere, varsayımlarla yüklü bir tanıtlama mekanizmasına bağlı, bağımlıdırlar.

Şiir okumak isteyen kimse gelenekçiliğin ve ilericiliğin entelektüel yükünü bir yana bırakmadıkça giriştiği işin altından kalkamayacaktır. Şiirin ne gelenekle, ne de beklenen hayatla başı hoş değildir. Geçmiş ve gelecek şiir için (ve içinde) yabancılaştırıcı öğelerdir. Şiir okumanın hasadı ancak bilinmeyen eski ile tanışılmamış yeni arasında toplanır. Şiir okumak, ancak "şimdi"nin olağanüstü vuruculuğu, tadılan somut yaşama anının tazeliği ve uyancılığı ile doğru çizgiye oturur.

Gelenekçilik yoluyla olsun, ilericilik yoluyla olsun bir "tevâlî"ye teslim olmuş kafalar şiirin gerçekliğine ulaşamaz. İçinde bulunulan "müthiş zaman parçası"nın önemini bir önceki veya bir sonraki za­manla değiştirme yanlısı kimseler yaşamadaki uyanıklığı terk etmiş, şimdiki zamanı gölgede bırakıp kendilerini uyuşturmuş kimselerdir.

Şiir okumak gelenekçinin gereksindiği bir olay değildir, çünkü şiir okumakla zihnimizde geçmişe ait bir kurumu veya geçmişin değer öl­çülerinden birini yerli yerine oturtmuş, gelenekçi tutumumuzu haklılaştırmış olmayız. Tam tersine şiir geçmişe dair imalarında bizim o güne kadar hesaba katmadığımız bir boyut getirerek kalıplaşmış ölçü­leri sarsar. Zaten şiir, şiir vasfını kazanabilmek için geride kalmış olan bir hayat parçasını deşmek, teşrih etmek, bize bilincine varmadığımız bir yanını işaret etmek zorundadır.
.
Yine, şiir okumak ilericinin de gereksinimi dışında kalacaktır.
Çünkü şiir hiçbir zaman atılacak yeni bir adımın basamağı olamaz. Bu sağlamlıktan yoksundur. Peki, şiir bize geleceğin ulaşılmaya değer bir yanını ya da doğrudan doğruya geleceğin el uzatmaya değer olduğunu söyleyemez mi? Evet, ama dikkat edin, bu durumda, gelecek şimdiki zamanın bizinin bir parçasıdır. Nitekim şiirde geçmiş de önceye ait bir kategori olmaktan çıkar.

Bütün bunları söylemekle gelenekçi ve ilerici olarak tanınan şairle­rin gerçekte şair olmadıklarını, onların izleyicisi olup da gelenekçi ve ilerici eğilimler besleyen insanların gerçekte hiçbir zaman şiir okuma­dıkları yargılarına varmak istiyor değilim. Sadece şunu söylüyorum: İdeolojik konumu ne olursa olsun bir şair gerçek parıltıyı ancak ge­lenekçiliğe ve ilericiliğe musallat olan "tevali" zincirini kırdığı, hazır düşünme kalıplarını parçaladığı zaman ele geçirebilir. Şiir okuyanlar da eğer şiir yoluyla herhangi bir şey sağlama durumuna geçerlerse, bunu ancak hazırda bulundurdukları anlayışlarının dışına çıkarak başarabilirler.

Hiç akıldan çıkarılmaması gereken doğru şudur ki şiir konusunda genellemeler düzeyinde kalan her açıklama noksandır. Şiirden (ve belki de bütün sanatlardan) söz ederken konulan, konulmaya çalışan kurallar her somut durumda sarsılabilir. Her şairin belirgin bir dün­yası, her şiirin oturmuş, belirgin bir maddesi vardır. Eğer şiir üzerine konuşulacaksa genel sözlerin, her özel durumda yeniden gözden ge­çirilmesi, en azından o özel durum uğruna daha da derinleştirilmesi kaydıyla konuşulmalıdır.


İsmet Özel
(Şiir Kitabı, Adam Yayınları, İstanbul, 1982)
.
Resim: Vladimir Kush,Golden Anniversary
"ben atlara ve uzaklara hayrandım "
.
İsmet Özel
.
Resim: Marcia Baldwin

"Göke bir ululuk katardı sonsuz biçimin, at!"
.
. Turgut Uyar
.
Resim: Marcia Baldwin

"Kuşlar uçuyor üstümde bunlar senin elmanın kuşları
Gökyüzü var üstümde bu senin elmandaki gökyüzü "
.
Cemal Süreya
.
Resim: Neriman Oyman

"Ahırlarımızda her zaman sana ayrılmış bir at vardı"
.
Cemal Süreya
.
Resim: Vladimir Kush, Black Horse

"Ne kadınlar sevdim zaten yoktular"
.
Atila İlhan
.

Resim: Emel Altuğ

28 Ağustos 2009 Cuma


"benim her duygum biraz hüzün gibidir"
.
Turgut Uyar
.
Resim: Neriman Oyman

26 Ağustos 2009 Çarşamba

Female Head


" hani bazen durur gibi olur ya dünya
çiçekler kurutmuşuzdur bir gün birlikte
bir defterde:
öyle bir şeydir işte kadınlar
kimbilir ne zaman, nerde, birden
yaşamışızdır bir sesi"
.
İlhan Berk
.
Resim: Leonardo da Vinci, Female Head, 1508

24 Ağustos 2009 Pazartesi

Black Cat


" yani ben öyle bir kediyim ki
gözlerim büyüyüp küçülmüyor
yani
sonsuzluğun acısını çekmiyorum"
.
Turgut Uyar
.
.
Resim:Ernst Ludwig Kirchner,Black Cat, 1926

23 Ağustos 2009 Pazar

"ŞİİR TETİKTE GİDER" VI


"...şiir insanın başvurduğu zaman yerini kavrayabileceği bir çalışma alanıdır. Yani şiire biz insanlar yerimizi, nerede olduğumuzu, koordinatlarımızın neler olduğunu bilebilmek için başvururuz. Bunu merak etmeyen şiirle uğraşmaz. Şiirle uğraşmak için kendi eksenlerini merak etmek gerekir. Bu merakı olmayan insanların şiirle uğraşmalarına gerek yoktur. İşte o yüzden de şiirle ilgilenen insanların sayısının çok olması şart değil. Şiirle ilgilenen insanlar toplumda bu ilgisiz ve bîgane insanların bir gün eğer ihtiyaç duyarlarsa yararlanabilecekleri bir mevkii tutarlar. Şimdi şiirin, nereye gideceğimizle ilgili bir tavsiyesi ya da komutu yoktur. Olduğu düşünülerek yazılan her şey çok fukara kalır. O yüzden biz gerçek şairle şair benzerini bu ölçüyle ayırabiliriz. Gerçek şair bize koordinatlarımız, eksenlerimiz hakkında donanım sağlar, bilgi verir. Şair benzeri ise gidilecek yer hakkında ya komut verir ya da tavsiyede bulunur. Onun için şairle şair benzerini bu bulunduğumuz yerin tespitinde işimize yarayıp yaramadığı ile ayırabiliriz. Bu mânâda tabii ki siyasetin her günkü akışıyla da alakası vardır şiirin, kâinat yaratıldığından beri de insanın kâinattaki yeriyle de alakası vardır. Yani bugün, şimdi de işimize yarar. Tamamen geçici şartlardan bağımsız bir alanda da işimize yarar. Şimdi biz şiiri demek ki yerimizi tespit ümidiyle okuruz. Bu bakımdan hangi şairi seçtiysek biraz da onun risklerini üstlenmiş oluruz. Dediğim gibi bu hiçbir zaman hayat reçetesi olarak işimize yaramaz fakat hastalığın teşhisi bakımından şiirden daha iyi bir ölçü bulmak mümkün değildir. Bir yerimizin ağrıdığını biliriz ama niçin ağrıdığını şiirden öğreniriz. Şiir, ağrımızı giderecek bir merhem, bir reçete sunmaz. O açıdan şairlerin yaptıklarına bakarak yerimizin tutulmaya değer bir yer olmadığı konusunda da karar sahibi olabiliriz.
.
İsmet ÖZEL
.
ŞİİR TETİKTE GİDER KONFERANSLARI'ndan
.
.
Resim : Vladimir Kush, Ananas Crowd

21 Ağustos 2009 Cuma

" ŞİİR TETİKTE GİDER" V


"...şiir hiçbir şekilde terbiyesiz birine kendini vermez. Şiir terbiyesi de şiir okuyarak alınabilen bir şeydir. Onun için şiir hakkında bir izlenim edindiğini sanmak bile hatalıdır. Yani eğer şiir sizi tekrar kendisine çekecek bir gücü göstermediyse bir kere rafa kaldırılacak bir şey ya da çöpe atılacak bir şey. Bu da kâfi değil. Şiir ikinci okuyuşta ben buna mı kapılmışım dedirtmişse tabii ki gene rafa kaldırılacak ve çöpe atılacak bir şeydir. Şiir üçüncü okuyuşta bunu ben bir daha okuyacağım dedirtmediyse gene çöpe ya da rafa göndermek gerekiyor onu. Şiir öyle bir şeydir ki envai çeşit çiçekleri olan bir bahçe olarak tanzim edilmiştir. Girersiniz bahçeye orda biraz vakit geçirirsiniz sonra bahçeden çıkarsınız çünkü insan hep ömrünü şiir okuyarak geçirmez ama şiir öyle bir bahçedir ki siz orda geçirdiğiniz süre boyunca mutlaka sizden bir şey düşürürsünüz. Sonra o şeyinizi ararsınız haa orda düşürdüm deyip o bahçeye tekrar gidersiniz, orda kaldığınız sürede başka bir şey düşürürsünüz ve devamlı olarak o bahçeye girer çıkarsınız. Şiir böyle bir şeydir."
...

"Şiir, heykele benzer. Ne bakımdan? Onunla ilişki kuran kişi bakımından. Bir heykel durduğu yer bakımından anlam taşır değil mi? Yani heykeli bir köşeye de koyabilirler. Eğer bir köşeye koyarlarsa heykeli bazı açılardan o heykeli görmek artık mümkün değildir. Değil mi ? Heykel mutlaka her tarafından görülecek bir yere konması lazım. Öyle değil mi? Ve şiir şu bakımdan heykele benzer ki küçük bir açı değişikliğinde bambaşka bir şey görürsün. Tabii ki o heykeldir hep ama biraz ilerlediğiniz biraz gerilediğiniz, biraz yana kaydığınız zaman başka bir şey görürsünüz. Değil mi? İşte şiirin böyle bir özelliği vardır. Ama ana varlığını anlamak o açı farklarını değerlendirmek için şarttır. "


İsmet ÖZEL

.
ŞİİR TETİKTE GİDER KONFERANSLARI'ndan
.

Resim : Vladimir Kush, Arrow of Time

Lady in a Green Jacket

"Yeşil imgeli kız! Biz size
Yazılı sevdalar sunduktu
Ve döne döne uçurumlar gibi şiirler...
Şiirlerle örselenmiş yüzü
Ve kalbi güllere belenmiş
Biriydim ben... "
.
Hilmi Yavuz
.
Resim: August Macke,Lady in a Green Jacket, 1913

Deer in the Snow

" ürkek ayak sesiyle kış
geyikler çizen sesimdir."
.
Hilmi Yavuz
.
Resim: Franz Marc, Deer in the Snow, 1911

Meditative Rose


"Bir gülün açılması devrimdir."
.
Hilmi Yavuz

.

Resim: Salvador Dalí,Meditative Rose , 1958

16 Ağustos 2009 Pazar

"ŞİİR TETİKTE GİDER" IV


"Şiir, başından beri bize vazgeçmeyeceğimiz bir alanın ya da uğruna bir şeyleri fedâ edebileceğiniz alanın bulunduğunu haber verdiği için şiir oluyor."
.

"...biz şiiri, hayatın fark edilebilir, tadılabilir ve bu fark ediş ve tadıştan sonra bir yükselişi kendimize ait kıldığımız bütün olarak anlayabilirsek önümüz, yolumuz açılmış olur."
.

. "..eğer hayatımız karnımızı doyurmak ve canımız sıkıldığı zaman gönlümüzü ferahlatacak bir şeyler te’min etmekten ibaretse, o zaman hayatımızda şiir olmadan yaşayabiliriz."
.
İsmet ÖZEL
.
ŞİİR TETEKTE GİDER KONFERANSLARI'ndan
.
Resim:Vladimir Kush, Sisyphus

Lyrical


" At ki ayağı burkulmuştu yıldızların devrilmesinden"
.
Sezai Karakoç
.
..

Resim: Wassily Kandinsky, Lyrical, 1911

Flight of the Sun


"Güneşin zekasıyla doymak isterdim"
.
İsmet Özel
.


Resim: Vladimir Kush, Flight of the Sun

"ŞİİR TETİKTE GİDER" III



"19.yüzyıl Avrupa Medeniyeti şiiri nazımdan büsbütün ayırdı. Şiirin manzum olma şartını kaldırdığı gibi manzum olan şeye pek fazla şiir değeri yüklememe eğilimini de güçlendirdi. Felsefeyle şiir arasındaki ya da düzyazıyla nazım arasındaki zıtlaşma aslında bizim insanlar arasındaki münasebetlerde merî olan, yürürlükte olan şeyin bir uzlaşma mı yoksa bir anlama mı olduğu konusundaki tartışmaya açılan bir şey. Yani biz insanlar kısa veya uzun vadeli hayatımızda sadece birbirimizle uzlaşarak mı iyi bir hayat temin ederiz yoksa birbirimizi anlayarak mı? Eğer uzlaşarak diyorsak düzyazıyı ve neticede parayı seçmiş oluruz. Düzyazıyı seçmek demek uzlaşıyı seçmek demektir, yani parayı seçmek demektir. Şiiri seçmek ise anlamayı seçmek demektir. Yani dini seçmek demektir. Yani düzyazıyla şiir arasındaki uyuşmazlık parayla din arasındaki uyuşmazlık noktasına indirgenebilir. Para dediğimiz şey nedir? Kıymetinin olduğuna dair üzerinde uzlaşmaya vardığımız şeydir para. Kıymetinin olduğuna dair üzerinde uzlaşmaya vardığımız şeydir para. Anlamamız gerekmez parayı. Ama din ve şiir anlaşılmadıkça bize hiçbir katkı sağlamayan iki alandır. "
.
İsmet ÖZEL
.
ŞİİR TETİKTE GİDER KONFERANSLARI'ndan

.
Resim: Vladimir Kush, Pearl

"ŞİİR TETİKTE GİDER" II


"Homeros “gül parmaklı şafak” diyordu. Yani işte bu metafordur falan filan diye bana izah edersiniz, ama yani işte “gül parmaklı şafak” dediğimiz zaman bir şeyler birleşiyor. Yani, şu şuna nispet ediliyor. Meseleler felsefenin işi, ama bu sözü işiten insan kendisini o bütüne dâhil ediyor. Bu sözü beğenmeyen insan da olur mu? Olur tabii. O, o sırada para kazanmaya çalışıyordur. Yani “gül parmaklı şafak” lafıyla kaybedecek vakti yoktur. Ama bazıları “gül parmaklı şafak” lafını duydukları zaman şöyle bir dururlar. Ne demek istedi acaba diye. Ne demek istediğini bulurlar mı bilirler mi, o ayrı. Ama “gül parmaklı şafak” dendiği zaman şöyle bir durmak şiirle yola çıkmayı kabul etmek demektir. "
.
İsmet ÖZEL
.
ŞİİR TETİKTE GİDER KONFERANSLARI'ndan
.
Resim: Georgia O'Keeffe , Red Hills- Lake George,1927

14 Ağustos 2009 Cuma

Girl With Cat II


"Biz kadınız, bilmeden seviyoruz bu kedileri"
.
Edip Cansever
.


.

Resim: Franz Marc, Girl with Cat II, 1912

11 Ağustos 2009 Salı

"ŞİİR TETİKTE GİDER" I


"Kur’an-ı Kerim’de bir Şuara sûresi var ve orada sûrenin sonlarına doğru şu mealde bir hüküm yer alıyor: “Şairler ki onlara sapıklar uyar. Onların her vâdide gezindiklerini görürsün…”Şimdi şairlerin kurdukları dünyaya bağlı kalıp onların peşinden sürüklenen insanların sapıklar olacağı İslamî görüşler çerçevesinde sarih. Eğer şairlerin sözlerine uyarsanız sapıklardan biri olursunuz. Demek ki bu pek kıymetli bir şey değilmiş diye düşünebilirsiniz. Elbette öyle. Yani şairler bize bir dünya verirler. Bu dünya bizim doğru hareket etmek için gücümüzü toparlamamıza imkân veren bir dünyadır. Şairlerin söyledikleri dolayısıyla biz bir davranış kalıbı geliştirmeyiz. Geliştirirsek bunun sapıklıktan başka bir şey olmayacağını bilmemiz lazım. (...) Yani şairler bize bir dünya verirler. Ama şairlerin verdiği dünya şekil alacağımız dünya değildir. Yani şairlere uyarsak sapmamız kesindir. Diyeceksiniz ki senin için de mi söz konusu? Elbette ki. Eğer benim şiirlerimin birilerine biçim vermesi, birilerinin hayatına yön vermesi söz konusuysa onlar hapı yutmuştur. Biz şiirden bir eylem planı te’min etmeyiz. Biz şiirden eylemin kaçınılmaz olduğunu öğreniriz. Anlatabiliyor muyum? Ne yapacağımızı değil mutlaka bir şey yapmamız gerektiğini öğreniriz.Bu hangi şair olursa olsun. Eğer bunu yapamıyorsa zaten ortada şiir yoktur. Biz de Nefî’nin şiirini okuyup onun dediği şeyleri yapmaya kalkarsak değil ama Nef’î’nin şiirini okuyup demek ki “bak insanlar, insanlara neler söylüyormuş” demeyi başarabilmemiz gerekir. Anlatabiliyor muyum? Yani bir insandan bir insana bunlar naklediliyor, bunu bize şiir te’min eder. Daha doğrusu şiirler yoluyla biz, hakikat arayışımızın vazgeçilmezliğine karar veririz. Yani şiirde hakikat olduğuna değil hakikat aramanın değer kattığına insan hayatına şiirler yoluyla ulaşabiliriz. O yüzden biz şiirlere tekrar tekrar başvurabiliriz, çünkü ordan biz mutlaka bir enerji alacağızdır. Ama dediğim gibi bu enerji o şiirde söylenen şeylerin yerine getirilmesine yarayacak bir enerji değil. Biz doğru konusundaki belirlenişimizi doğru konusundaki muayyen hâlimizi dinden alırız. Sanat bize dini yaşamamıza imkân verecek, yol açacak, o yolu genişletecek donanımı sağlar. Yani bizim basit karşıtlıklardan arınıp daha inceliklere rağbet eden bir anlayış seviyesi tutturmamıza yardım eder. Yani biz bazı şiirleri okuduğumuz için, bazı şiirlerin bize sağladığı gücü emdiğimiz için artık yalınkat ve softaca yaklaşımlara rağbet etmez insanlar haline geliriz. Yoksa şiirde söylenen şeylerin tatbikiyle bir yere varmamız mümkündür, orası da cehennemdir. Şimdi ben ömrümde çok güzel bir “yobaz” tarifi işittim. Söyleyen kişi de Necip Fazıl Kısakürek idi, yobaz tarifi yaptı bir konuşmasında, şöyle dedi: “Adama salı günü yeşil elbiseni giyersen öleceksin dediğin zaman adam bu senin söylediğine inanmaz ama salı günü de yeşil elbisesini giymez, işte bu adam yobazdır.”"
.
İsmet ÖZEL
.
ŞİİR TETİKTE GİDER KONFERANSLARI'ndan
.
Resim: V. KUSH

10 Ağustos 2009 Pazartesi

The Wanderer

"Dün dağlarda dolaştım, evde yoktum" .
.
İlhan BERK
.
.
Resim:Caspar David Friedrich, The Wanderer,1818

4 Ağustos 2009 Salı

ORHAN VELİ ' den


ODUN 1959


DÜDÜKLÜ TENCERE 1951


RÜZGAR EKMEK 1978


3 Ağustos 2009 Pazartesi

Jacqueline with Crossed Hands



"Bir zamanlar yalnızlık güzeldi Mısır'da"
.
İlhan BERK
.
Resim:Pablo Picasso , Jacqueline with Crossed Hands, 1954